İzmir ulaşım ağının ana arterlerine kolayca erişilebilecek konumundan ötürü yalnızca bölgesel değil tüm kente hizmet edecek tesis aynı zamanda yakın çevresinde gelişen ve artan nüfusun önemli bir ihtiyacını karşılamayı amaçlıyor. Binaya bisiklet, özel araç veya toplu taşıma ile ulaşmak mümkün. Konumu itibari ile önünden oldukça fazla insanın geçtiği bina, insanların ilgisini çekme ve su sporlarına karşı merak uyandırma amacına da hizmet ediyor. 3.200 m² kapalı alana sahip binada, 25 x 12,5 m ebatlarında yarı olimpik 4 metre derinliğinde bir havuz mevcut. 200 kişilik seyirci kapasitesine sahip yapı aynı zamanda sporcuların ihtiyaçlarına yönelik tasarlanmış bir spor salonu da içeriyor.
Güney ve batı cephelerinde güneş kontrol imkanı sunan kabuk, atık bir malzeme olan cam kayalardan yapılan gabion duvardan oluşuyor. Tasarımcılar, yapının etrafını saran kabuğu aşağıdaki gibi anlatıyor:“Bizi saran giysilerimiz olmadan deneyimlediğimiz bir yapıyı, onu saran kabuk üzerinden görünür kılmayı, ön plana çıkarmayı değerli bulduk. Kabuk bir anlamda hem yapıyı hem insanları saran bir noktaya geldi. Kabuk tezatlar ile örüldü. Bütünlüklü görüntüsüne rağmen binlerce küçük parçadan yapıldı. Ağır görüntüsüne rağmen yere basmadan yukardan asılı olarak havada kaldı. Opak görüntüsüne rağmen aslında şeffaf camdan yapılmıştı. Kabuktan sızan ışığın ve yansılamaların yarattığı tekrarlanamaz ve tasarlanmaz atmosfere ulaşmak ilk amacımızdı. Yapının bulunduğu alanda, arazi düzenlemesi için yapılan ilkel taş duvarlar bize bu ilhamı verdi. Bu taş duvarlar yeni bir yorumla yapının kabuğuna dönüştü. Işığın kabuktan filtre edilerek iç mekana alınması, yapı kabuğundaki boşlukların konumu, büyüklüğü ve rastgeleliği ile yaratılan aydınlık etki ve ışık gölge oyunları, yapının deneyimlenmesini eşsizleştirecektir.”